3 Nis 2008

ÖĞRETMENE YAKARIŞ

Önce sevmeyi öğretmelisin bana, her şeyin sevmekle başladığını bildiğin için.Elimden tutup götürmeden atomun çekirdeğine ve uzayın derinliklerine, yanı başımdaki yeri tanıtmalısın.
İlkin: annemi, babamı ve kardeşimi sonra arkadaşımı, vatandaşımı ve ulusumu. Vücudum kadar iyi tanımalıyım yurdumu.Savunmak için onurunu, güzelliğini, özgürlüğünü onun. Halkımı tanıtmalısın bana, Kendiminki kadar iyi bilmeliyim, Sevgisini, korkusunu, bilgisini ve duygusunu.
Yaşamdan tad almasını öğretmelisin önce bana. Sabah kalktığımda ezberlettiklerini unutmuş olmak kaygısıyla ürpermemeliyim. Çiçekleri sulamalıyım ilk iş. Öğrettiğin bir türkü olmalı dudaklarımda, gönlümdeki güneş de sen olmalısın. Öyle şeyler öğretmelisin ki bana, karda ve fırtınada hep ayakta kalabilmeliyim. Öğrettiklerin tozlu raflara kalkmak zorunda kalmamalı. Yaşamda karşılığını bulmalı hepsi. Seninle atayım sağlıklı düşünce ve duyarlılığın, sağlam bir kişiliğin temellerini. “Fikri hür, irfanı hür, vicdanı hür” bir gençliğin parçası olayım senin katkınla ve ana dilimi öğret bana ; anlamak ve anlatabilmek için….
Yaşam değer kazanmalı bana verdiğin değerlere inandıkça. Acımayı öğret bana, yanımdaki mutsuzken gülmenin anlamsızlığını göster. Özüm karamsarlık değil sevinç ve coşku olsun. Gülümse hep bana, siteminde bile iyi niyetini sezerim. Israr edersem gerçeklere gözlerimi kapatmakta, ağzımı açmayıp kulaklarımı tıkamakta… uyandır beni sevginle
Mahsur kaldığım köyümde bile gel, bul beni. Yardım et kurtarayım köylümü hala ortaçağın kara ekmeğini yemekten. Köyümü sevdir bana; bilmeliyim uzaklarda daha kalkınmış yaşamlar olduğunu, Anadolu’mda daha bahtsız topraklar olduğunu da bileyim. Gitmem görmem ve öğrenmem için isteklendirmelisin beni Ama içime öyle bir tohum atmalısın ki, serpildikçe çiçekleri, meyvesi yurt sevgisi olmalı.
Hepsinden de önce canım Atatürk’ümü öğret bana. Kalıplaşmış sözcüklerde, anlamsızlaşmış tarihlerde kalmasın o. Çağımı usumla, emeğimle yorumladıkça ben, yaşasın o ilkeleriyle, yurdumun bayındır hür ve çağdaş toprakları üzerinde. Öğret bana ki, kara tohumdan çıkıp bir başak gibi ışıklı göklere savrulayım; yurdumun ekmeği, insanlığın yüz akı olayım…

Hiç yorum yok: